|
Annem - Istanbul 2008 |
Hatırladığım ilk mayıs ayı ikinci pazarı 1979'da Ankara'da olandır. Babam kız kardeşimi ve beni alıp Kızılay'a yürüyüşe çıkarmıştı. Anneme iki ufak hediye seçmiştik beraber. Biri turuncu renkli deriden bir sigara kutusuydu. Hani kapağına basınca "tık" diye açılanlardan. Çantasında taşıyabilmesi için. Bir de selpak mendillerini -ki o zamanlar kağıt mendiller çok nadide sayılırlardı- yine çantasında taşıyabilmesi için kenarları dantel gibi işlenmiş gözüken, üzeri minik kır çiçekleri deseniyle kaplı poliüretandan incecik bir anvelop kılıf almıştık. Hediyelerimizi verdiğimizde gülümsediğini hatırlıyorum.
Sonraki yıllarda hediyeler çeşitlilik kazandı elbette: Müjde çorapları, desenli mendiller, devasa papatya buketleri (ta Küçük Çamlıca'ya çıkıp taşıyamayacak hale gelinceye kadar papatya toplamıştık bir keresinde anneannem ile. 1983 yada 84 Mayısında sanırım), el yapımı tokalar, kuşaklar ve saç bantları (el yapımı derken kız kardeşim ve benim ellerimizi kastediyorum aslında), hasır çantalar, hasır şapkalar, kremler (niye bilmiyorum ama krem almak için biriktirdiğimiz paralar yetmeyince annemden borç istemiştik o sene. Çocuk olmanın dayanılmaz güzelliği burada olsa gerek), vs.. vs...
Bu sene Mayıs'ın ikinci pazarı zor geçti. Bir hafta öncesinden başlayan reklamlara kulak asmadıysam da, o 9 Mayıs pazar günü sonrasındaki hafta da biraz sarsıcı oldu. O yüzden de kendimi hazır hissedip yazamadım bir türlü.
Belki önümüzdeki sene daha rahat geçer. Belki o zaman bu kadar mükemmel bir kadının kızı olduğum için mutluluğum yüzüme yansır. Ne kadar şanslı olduğumu gülümsememe bakarak anlar görenler. Şimdilik yapılacak bir şey yok.. 2011'i bekliyorum...
Sevgiyle,
Annesinin kızı
Hamiş: Bu sene ilk kez anneler günü kutlayan kuzenlerimi ve güzel bebeklerini kocaman öpüyorum. İlayda bebek, Aylin bebek, Efe bebek annelerinizin kıymetini bilin e mi? Onların yerini başka kimsecikler dolduramaz çünkü :)
Hepinize kocaman bir MERHABA :)
Son 20 gündür deli bir taşınma heyecanı içerisindeyim. Önce biz eşimle yeni evimize taşındık. Sonra kızkardeşimin kendi evine taşınmasına yardım ettik. Anlatılır gibi değil. Gözümü kapadıkça koliler görmeye başlamıştım. Ürkütücü değil mi?
Neyse, bir süre koli, kutu, transportasyon sözcüklerini gündemimden çıkardım. Ayrıca İgdaş, Elektrik, Su, Mühendis onayı ve benzeri kelime ve tamlamaları da duymak istemeyebilirim. Lütfen herkes evinde otursun kimse bir yere taşınmasın bir süreliğine :-)
Annem olsa taşınmak daha kolay olurdu diye de düşünmeden edemiyorum. O mükemmelliyetçi ve titiz ve sistematik başak kadını bırakın beni ve kızkardeşimi tüm apartmanı 1-2 hafta içinde istifleyip taşıyıp yerleştirebilirdi, inanın. Şimdi oturma odamda duran ve henüz açılmamış olan kolilere bakıp bakıp "burnumu oynatsam Samantha gibi yerli yerine girer mi aceba?" diye düşünen bana "Fazla düşünme, harekete geç" diyor..
Gitmeliyim. Anneleri kızdırmaya gelmez :))
Sevgiyle kalın...
Annesinin kızı