20 Ekim 2011 Perşembe

Zeytinyağı Mucizesi..

Kalamış'ta bir tatlı huzur :)
Uzun zamandır yazmaya fırsat bulamıyorum. Ne yapıyorum bu kadar yoğun da fırsat kalmıyor derseniz.. En ufak bir fikrim yok!!

Annem; bir yerinde duramaz enerji küpü, bir minik arı maya, bir atom karınca, bir süppeer woman olması sebebiyle benim ne yaptığımı bilmediğim tüm bu zaman içinde muhtemelen dünyayı baştan yaratmanın formülünü bulmuş olurdu.

Formülü bulamasa da, en azından konuyla ilgili bir kaç hipotez geliştirmesi kuvvetle muhtemel olurdu :))

Peki ben ne yapıyorum da günü yiyip bitiriyorum: Kahvaltı hazırla, yap, sofra kaldır.. Ev topla.. Kitap oku.. (Ya.. En azından böyle bir lüksüm var, işten ayrıldığımdan beri). Çeviri gelmişse otur onu yap, gönder, revize et, tekrar gönder... Akşam yemeği hazırla.. (Hayatım; önce okul ve sonrası kariyer kurma peşinde ofislerde geçtiği için sabah yemek yapmam. Sabah sabah soğan kokusu pek saçma gelir. Dahası zaten evdeyim. Ne diye sabahın köründe yemek yapmalıyım onu da bilmiyorum, anlamıyorum. O yüzden akşam yemeğini %1500 akşam yapıyorum. Tüm ev hanımı komşularıma da şiddetle tavsiye ediyorum. Sabah sabah fenalık geçirtiyorsunuz zira bana. Merhamet!!) Sofra kur. Kaldır. Bulaşık makinesi yerleştir. Boşalt. Televizyon seyret (Kuzey ve Güney'e feci sarmış durumdayız eşimle. Öyle böyle değil!). Kahve/Çay/Ihlamur/Sıcak Süt yap iç.. TV seyret (Digiturk ComedyMax ve DiziMax'te ne kadar dizi varsa.. Kısaca Allah ne verdiyse :D )

Ee?? 16 saat bu dile kolay.. Nasıl bitiyor anlamıyorum işte!?!

Her neyse.. Dönüş yazımda sizlere cildinizi bebek poposu kadar yumuşak ve pürüzsüz tutacak bir yeni sürpriz ipucu ile döneyim dedim.. Hazır mısınız?
ZEYTİNYAĞI!! Halis, muhlis, kokulu zeytin yağı! Marketlerde satılan markalar değil ama. Gemlik'ten veya Ayvalık'tan ya da İzmir'den gelirken alacağınız "no name" yerel ürünlerden olmalı. Hani rengi gerçek yağ yeşili olur ya.. Kokusu o kadar ağırdır ki şişeyi açınca içiniz bayılacak gibi olur..

Akışı hafif pekmez kıvamındadır öyle su gibi akmaz şişeden tabağa. İşte böyle bir zeytinyağı bulursanız sakın tereddüt etmeyin yemekler için kullanmaya kıyamasanız da en azından yüzünüz için kullanmak amacıyla bir yarım litre alın.

Peki ne yapacaksınız bu halis muhlis zeytinyağı ile?
Çok basit! Hatta o kadar basit ki insanın "bu kadar basitse işe yaramaz kesin" diyesi geliyor.. Ama inanın bana son 2 aydır deniyorum ve çooooook işe yarıyor!!!
Annem; düğün, yemek, toplantı ve benzeri bir organizasyonlar için dışarı çıktığında yaptığı göz makyajında suya dayanıklı rimel kullanmışsa, bunu çıkarmak için bir pamuğa zeytinyağı damlatır ve gözlerini bununla siler, sonra tonikle temizler ve suyla durulayıp hafifçe kurulardı.

İşte ben de buradan yola çıkıp bir banyo sonrasında (yüz kremimin bitmiş olduğu bir sırada) yüzümü ufak bir parça pamuğa 2-3 damla zeytinyağı damlatarak nemlendirmeye karar verdim. Bir saat kadar sonra gül suyu döktüğüm bir pamukla sildim.

Yüzümü suyla durulayıp, nemi bir havluyla hafifçe aldım. Cildimdeki kuruluk hissi tamamen ortadan kalktığı gibi, yüzümde esnekliği hissettiğim zaman doğru yolda olduğuma da emin oldum.

(Bu tür önceden hiç denenmemiş formülleri deneyip sonra maymuna dönme riski taşıdığını akılda tutmakta fayda var. Kaldı ki her cildin farklı reaksiyonlar verme ihtimalini de akılda tutmak gerek.)

Artık haftada 2-3 kez yüzümü ve boynumu zeytinyağı ile nemlendiriyorum.

Ellerindeki kuruluk ve kırışıklıktan şikayetçi olanlarınız için zeytinyağı denemenizi öneririm. Muhtemelen benzer bir etki bırakacaktır.

Hatta ellerinizi bir iki damla zeytinyağı ile nemlendirdikten sonra tırnak etlerinize masaj yaparak daha yumuşak bir görünüm elde edebilirsiniz de:)

İşte böyle!! Sizlere güzel, sıcacık ve yumuşak günler diliyorum..

Sevgiyle kalın..
Annesinin Kızı :)

13 Ekim 2011 Perşembe

Bir sonbahar daha..

Güzel Annem

Evet.. Bilgisayara girmek zul geliyor. Bilgisayarı açmak.. Yazı yazmak..

Yüzüme çarpan havayı hissetmek, denizin kokusunu içime çekmek ve insanların çınlayan seslerini, her kelime ile değişen mimiklerini görmeyi seviyorum ben..

Elbette bu bir blog açıp yazı yazmamak için bahane olamaz...

Bezgin Bekir olmak ayrı bir meziyet, zira..

Ama geçenlerde beni ve kardeşimi inanılmaz duygulandıran öyle bir durum oldu ki yazmamak olmazdı.

Kızkardeşim evindeki bir pencerenin camlarını değiştirmek için bir usta çağırmış. Gelen usta, annemi tanıyan mahalle esnaflardan biri çıkmış.

Adamcağız; annemin, kendisine oğlunu okula yazdırırken ne kadar yardımcı olduğunu anlatmış kardeşime. Sonra da uzun zamandır göremediği için nasıl olduğunu sormuş.

Kızkardeşim, annemi kaybettiğimizi söylediğinde, adamcağız gerçekten çok ama çok üzülmüş. Sonraki günler içinde değiştirilen pencerelerin ücretini almamış bile, kardeşimin tüm ısrarına rağmen. Annemin ne kadar değerli bir insan olduğunu, onlara verdiği desteği hiç unutmayacaklarını söylemiş.

Ne mutluluk verici, göğüs kabartıcı bir durum!!

Annemi az çok tanıyan herkes billir ki buna benzer nice hikayeler vardır. Annemin insani özelliklerini takdir eden, ona sevgi ve dahası saygı duyan bir sürü insan.. Esnaf, işçi, köylü, öğrenci, hasta, doktor, hemşire, kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk...

Annemi özel kılan da hep bu oldu işte.

O; yeni dünyalar keşfetmeye çıkalı neredeyse 2 sene oldu ama anısı, hayatına dokunduğu- insanların aklında halâ capcanlı..

Gurur duymam bundan.. Ağlamam ise inanın mutluluktan..

Sevgiyle Kalın,
Annesinin kızı