14 Şubat 2010 Pazar

Tüm Sevgililerin Günü Mutlu Kutlu Olsun :))

Malum bugün Aziz Valentin Amcanın yıllar önce gizlice evlendirdiği sevgililerin ve onun bu anarşist eyleminin romantizm rüzgarları ile anıldığı gün :)))
Çiçek, böcek, çikolata, balon, peluş oyuncak satışlarını patlatmaya yönelik koskoca bir sektör var ardında günün. Son 3-5 yıldır bir de tek taşçılar sahiplendi bugünü ki bu gerçekten dillere şenlik hale dönüştürdü durumu.. Normal bir günde 5-6 lira olan gülün tanesi 14 Şubat oldu mu KÜÜÜÜÜÜT 10-15 liralara çıkıveriyor.. İnanılır gibi değil.. 

Biz genelde eşim ile (tanıştığımız günden beri) sevgililer gününde -arkadaş grubumuzla birlikte Ferdi Özbeğen dinlemeye gideriz..
Rakımız, şarabımız, mezemiz ve kırmızı balonlarımız ile en güzel aşk şarkılarına eşlik ederiz sevgili Ferdi Özbeğen'in. Bu sene ekonomik krizsel durumlar sebebiyle gidemedik. Onun yerine dün gece evde oturmuş kanalları zaplar ve de zıplarken TRT1'de karşımıza çıkıverdi Ferdinand.. Ferhat Göçer'in programında konuktu ve oldukça uzun ve güzel bir program ile bizi neş'eye boğdu gene..

Kıssadan hisse: Sevgililer gününde biz Ferdi Özbeğen'e gidemezsek o bize geliyor :))) Şanslıyız vesselam... 

Hatırladığım kadarıyla ilk Ferdi şarkılarını ilkokul sonda ders çalışırken kasetten dinlerdim. (O zamanlar 2 kaset vardı favorim. Biri Ferdi'ninkiydi, diğeri de Rodrigo'nun gitar konçertosu. )  Zaten Ferdi Özbeğen şarkıları biraz böyledir. Şarkılarını bilmiyor sanırsınız kendinizi sonra o piyanosunun başına geçip çalmaya başladığında -kendinize hayret ederek- tüm şarkılarına sözlü olarak eşlik ederken bulursunuz kendinizi :) 

Annem bizim bu her sevgililer gününde büyük bir sadakat ile Ferdi dinlemeye gidiyor oluşumuzu çok hoş bulurdu..  Sevgililer gününde beni ve kız kardeşimi arayıp günümüzü kutlardı. Çok yakın arkadaşlarına mesajlar çekerdi.. Sevgili olmanın ruh ile alakalı olduğunu söylerdi.. Tasavvufa girerek detaylandırırdı sohbeti.. Keyifli ve entellektüel tartışmalar yapardık beraberce..

Dün akşam Ferdinand da sanki içine doğmuş gibi annemin çok sevdiği Türk sanat müziği şarkılarını da yorumladı.. Annemin söylemekten çok büyük haz duyduğu şarkıları. Güzel sesi olan, makamına uygun Türk sanat müziği şarkıları okuyabilen bir kadındı annem. Çok hoş ve yumuşak mezzo-soprano bir sesi vardı.. Bağırmadan sakin ve sükunet içinde söylerdi şarkıları. Arkadaşları ya da kuzenleriyle oturdukları evde fasıl sefalarında o güzel sesi, dinleyenleri huşû içinde bırakırdı.

En çok sevdiği, kendisiyle özdeşlemiş olan parça ise Hicaz makamında söylenen bir Rumeli türküsü olan"Kırmızı Gülün Alı Var" idi. Lise çağlarından beri sevdiğini ve söylediğini anı defterlerinden bildiğim bu şarkıyı tüm sevenlere, anne, baba, kardeş, arkadaşlara armağan etmek istiyorum.
Annem - 1977 baharı
KIRMIZI GÜLÜN ALI VAR
HER GÜN AĞLASAM YERİ VAR 
BUGÜN BENİM EFKARIM VAR 
BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SENİ


KIRMIZI GÜLÜ BUDARLAR 
ALTINA MECLİS KURARLAR 
GÜZELİ CANDAN SEVERLER 
BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SENİ


KIRMIZI GÜLÜN PÜRÇEĞİ 
ÖNÜNDE OYNAR KÖÇEĞİ 
NEYLEYİM YARSIZ DÖŞEĞİ
BU GÖNÜL ARZ EDER SENİ SENİ   
                                (Âşık Ali Tamburacı)

11 Şubat 2010 Perşembe

Cilt Bakımı - 2

Bugün ailemizin çılgın ve güzel kadınlarının bir kısmı bende toplandı. Sohbet şahane, çay masası bahaneydi kısacası. Gene matriks düzeninde çarpraz ateş sohbetlerimizi yaptık. Nedir "matriks düzeni çapraz ateş" diyeceksiniz? Kısaca özetleyeyim: Farklı gruplar farklı şeyler konuşur tartışırken birbirlerinin konusuna müdahil olup pivot olarak konuşmaya girip çıkanlar olunca ancak matriks ile çözümleyebileceğiniz bir çapraşık sohbet düzeni oluşur. Bu esnada yeni konu başlıkları açılabilir ve sohbet grupları mobil olarak ve kendi sohbetlerini geride bırakmaksızın birbirleriyle konuşmaya devam ederler. Bu özellik ailemdeki tüm kadınların doğuştan sahip olduğu genetik bir yetenektir.
Okurken bile nefesiniz kesildi değil mi? Aileye giren damatları bir düşünün :))))
Annemin kuzenleri cilt bakımı ile ilgili yazımı çok beğendiklerini söylediler. Hatta kremi hazırlamak için alınacaklar listelerine malzemeleri yazmışlar bile. Ben de bundan cesaret alıp annemin başlıca güzellik sırlarından birini daha sizlerle paylaşmaya karar verdim.. Kil Mucizesini :)
Annem, her zaman, cilt güzelliğinin düzgün beslenme ile birebir alâkalı olduğunu söylerdi. Düzenli olarak çiğ sebze ve meyve tüketen bir insanın cildinin güzel ve pürüzsüz olacağını hatırlatırdı bize hep.
Örneğin; kız kardeşim ve ben ergenlik dönemimizde çok fazla sivilce sorunu yaşamadık. Ayda bir ya da iki defa o da biri söndükten sonra diğeri çıkacak şekilde sivilce olurdu yüzümüzde.. Çok sonraları bu mucizenin sebebinin, annemin bizlere öğlen arası için hazırladığı sandviçlerin yanına bir salatalık, bir havuç ve bir de elma koymasından kaynaklandığını anladım. Tespitimi doğrulamak için anneme sordum. Gülümsedi ve "E, heralde kuzum" dedi :) EVREKA!!
Salatalığın cilt için ne kadar yararlı olduğunu sağır sultan bile biliyor artık. İster yiyin, ister yüzünüze sürün.. Her şeyi faydalı meredin..
İşte bizim o ergenlik dönemlerimizde, annem cildimize ayda bir de olsa maske yapmamızın gözenekleri açacağını ve cildimize nefes aldıracağını da öğütlemişti. Maske dediysem kastettiğim pahalı kozmetik markaları filan değil.. Anadolu topraklarında bulunan bir cins kilden bahsediyorum.
Ekibinde çalışanlardan biri, memleketi olan Sivas'tan gri-yeşil renkli, çakıl taşına benzeyen bir cins kil getirirdi. Çamlıcanın üç gülü (annem, kız kardeşim, ben) ayda bir pazar günü cilt bakımı yapar, yüzümüzde maske ile evde dolaşıp birbirimizin haline gülüşürdük...
Halen ayda bir defa yüzüme bu kili uyguluyorum. Her seferinde aynada kendime muzip yüz şekilleri yapmayı da ihmal etmiyorum :))
Bu kili nerede bulacağınızı aktarlardan sorarak öğrenebilirsiniz. Bulduktan sonra da aşağıdaki gibi uygulamanız yeterli:
Sivas'tan kil
Küçük bir iki parça kil yüzünüz için yeterli. Bu parçaları elinize alıp ıslatarak ezin. Yumuşayan kili yüzünüze (göz çevresi ve dudaklarınız hariç) sürüp yarım saat bekleyin. Yarım saat sonra kuruyan kili ılık suyla yıkayıp çıkartın. Havluyla hafifçe kurulayıp, buğday yağıyla yüzünüzü nemlendirin. Cildinizin nefes aldığını ve rahatladığını hissedeceksiniz..
Sevgiyle,
Annesinin kızı

9 Şubat 2010 Salı

Cilt Bakımı - 1

Begonvil & Karabiber -Çeşme 2007
Tanıyanlar iyi bilir; annem cildine ve cilt bakımına çok önem verirdi. Pürüzsüz, yumuşacık ve parlak bir cildi vardı. İçten gelen duru bir parlaklık..

Geceleri yatmadan önce, onu yüzünü ve boynunu Lancóme tonik ve sütleriyle temizlerken hatırlıyorum. Elbetteki o zamanlar ben ilkokul çağlarındaydım ve beyaz geceliği ve sabahlığıyla yatmadan önce bakım yapan bu güzel kadına da deliler gibi hayrandım. Büyüdüğümde, tıpkı onun gibi, beyaz sabahlığımla aynanın önünde cildimi temizleyip sonra nemlendireceğimi hayal ederdim. Tahmin edersiniz ki mümkün olmadı :) Bütün günün yorgunluğu ardından işten eve saat 21:30-22:00 gibi gelince, yemekti televizyondu derken sıra yatmaya geldiğinde pijamalarımı giyecek gücü bulduğumda kendimi şanslı saydım yıllarca. (Belki de halen bir çocuk yapmamış olmamın sebebi budur.. Pijamalarımı giyecek gücüm bile kalmayacak diye korkmuş olabilirim pek alâ :p)

İlerleyen yaşlarıyla birlikte annem doğadan gelen bir çok şeyin insan sağlığı için kimyasallardan çok daha faydalı olduğunu fark etti. Bu dönemde yaptığı araştırma ve incelemeler onu kendi bakım kremlerini hazırlamaya kadar götürdü. Yakın arkadaşları, aile dostlarımız, kızkardeşim ve ben de bu hazırlanan kremlerden nasibimizi aldık elbette.
İtiraf etmeliyim ki kuru, normal ve karma ciltler için gerçekten de uygun bir krem formulü annemin bakım kremi. Düzenli kullanıldığında cilde esnek dokusunu kazandırıyor. Bebek poposu gibi bir yumuşaklık yaratıyor yüz ve boyun bölgesinde.
Yapmanız gereken tek şey önce yüzünüzü alkolsüz bir tonikle (gül suyu bu iş için biçilmiş kaftan) silmek ve sonrasında da kremi yüzünüze ve boynunuza yuvarlak daireler çizerek, aşağıdan yukarıya doğru yavaşça yedirmek. Ta taaaaa.. İşte bu kadar :)
Şimdi sizlere bu mükemmel kremin tarifini vereceğim. İçine konulan malzemelerin hepsini bir eczane ya da aktardan bulmanız mümkün. Hangi malzemeden ne kadar koymanız gerektiği konusu biraz muallak, yalnız. Şöyle ki kremi içinde yapacağınız kaba göre değişiyor. Ben kremin ana maddesi olan Bepanten kremi baz alarak vereceğim formülü. En doğrusu oradan yola çıkmak..
ANNEMİN HARİKA CİLT BAKIM KREMİ:
1 Bepanten Krem (Merhem olmamasına dikkat edin. Yoksa çok yağlı bir karışım olur)
1 Bepanten ampul
1 Evigen ampul
Kayısı Yağı
Gül Yağı
Buğday Yağı
Portakal Yağı
Elinizdeki kaba Bepanten kremin tamamını boşaltın. İçine Bepanten ve Evigen ampulleri kırın ve iyice karıştırın. Sonra bu karışımın içine yarım şişe Kayısı yağı dökün ve karıştırmaya devam edin. Hazırladığınız kremin kıvamı pürüzsüzleşmeye başladığında 1/4 şişe Gül, Buğday ve Portakal yağı ilave edin ve karıştırmaya devam edin. Tüm malzemenin birbirine karışması sonrasında bakım kreminizi eski bir krem kavanozuna ya da kapaklı herhangi bir kavanoza koyarak kullanmaya başlayabilirsiniz..
Sevgiyle,
Annesinin Kızı

8 Şubat 2010 Pazartesi

Merhaba Yazısı

Evim - İlkbahar 2008
Lodos fırtınalı bir gün evde oturup ne yapacağımı düşünürken aklıma geldi; annemin yıllar boyunca, günlük konuşmalarımız içinde, fark ettirmeden öğrettiği şeyleri bir blog üzerinden paylaşmak. Önceleri, bana ve kız kardeşime aktardığı tüm pratik bilgileri kendim ve ileride dünyaya gelecek çocuklarım için not etmeye başladım. Sonra bu bilgileri ilgilenen tüm dostlarla paylaşmanın annemin anısı için yapılabilecek en güzel şey olabileceğini fark ettim.
Annem sevgisiyle insanları derinden etkileyen, öğrenmeye meraklı, sürekli düşünen ve kendini geliştiren harika bir kadındı. 54 yaşından sonra kuantum fiziği öğrenmeye karar vermesi bunun en iyi kanıtı sayılabilir :)
Istanbul'da tek başına iki kız çocuğu yetiştirip onların eğitimli ve kariyer sahibi iki genç kadın olduklarını görmenin kendisi için en büyük ödül olduğunu söylerdi. Ona göre hayatta yapılabilecek en iyi yatırım insanın kendi çocuklarına yaptığı yatırımdı. Ve kendisini bu yüzden çok şanslı addederdi.
Hayatı boyunca, daha küçücüklüğünden itibaren, kendini edindiği bilgiyi faydalı bir kullanıma uygulamaya adamış bu küçük ama bir o kadar da güçlü kadının aramızdan ayrılmasının üzerinden tam olarak 2 ay ve bir gün geçti. Bedenen yanımda olmadığına alışmaya çalışmakla geçen günler içinde onun en çok değer verdiği iki şeyi düşündüm hep: Bilgi ve Paylaşım..
Tam da bu sebeple "Annemden Notlar" adı altında bir blog kurup çalışan kariyer sahibi kadınların hayatlarına pratiklik katabileceğim bir ortam yaratmak istedim. Çünkü anneme göre dünyadaki en zor işlerin başında çalışan, evli ve çocuklu bir kadın olmak vardı.
İşte bu blog tıpkı annem gibi bir çok meziyeti olan tüm kadınların hayatı kendileri için pratik kılan sırlarını birbirleriyle paylaşmaları için var. Böylece, birlikte ve elele, ailelerimize ve sevdiklerimize daha çok vakit ayırabilir, kendi hayatımızı yaşamayı unutmadan yaş alabiliriz.
Sevgiyle,
Annesinin Kızı