11 Ekim 2010 Pazartesi

Istanbul olmak..


Annem - Ağustos 2009

Istanbul soğudu gene. Bir kış soğuğu çöktü üzerimize.. Güneş, hafif çapkın, arada sırada yüzünü gösteriyor göstermesine ama yorgun yüreklerimiz ısınmak için dahasına hasret. Oysa bundan sadece 1-2 ay önce değil miydi sıcaklardan isyan edişimiz? Hani kış gelsin başka da birşey istemem demeler şunun şurasında ne kadar zaman önceydi ki?
Herşeyiyle (yeni kavurucu sıcağı hariç) güzel olan yaz bitti, geride kaldı. Ve bizler deniz kenarı tatil beldelerinden evlerimize dönüp Istanbul'la tekrar başbaşa kaldık.
Annemin balonları 14.09.2009
Eylül'ün 14'ü güzel annemin doğumgünüydü. Biz de kızkardeşimle birlikte onu ziyarete gittik. Mezarlıklar bir bana mı huzurlu ve dingin geliyor diye merak ediyorum. O ne sessizlik ama.. İnsanın saatlerce oturası, oturdukça daha da kalası geliyor mezar başında.. Ya da bana öyle gelen başkasına tuhaf ve ürkütücü geliyor. Bilemiyorum açıkçası.
Gittiğini kabul etmek halâ akıl kârı gelmiyor. Özlem olduğu gibi duruyor yerli yerinde. Rüyâların da pek faydası yok, üstelik. Diyorlar ki dokunmanın hafızası varmış beynimizde. Bir ufak depocuk. İsterseniz özlediğiniz bir dokunuşu çağırıp tekrar hatırlayabiliyormuşsunuz. Ben de öyle yapıyorum. Yanağıma son dokunduğu günü çağırıyorum bazen aralarından. Bazen de ellerine dokunduğum zamanki ipeksiliği hatırlıyorum. Kokusunu ise hayâl meyâl. 
Anneme gelen çiçekler 14.09.2009
Hava giderek soğuyor. Mavi gökyüzü rengi atmış bir beyaz tişört gibi neredeyse.. Sonbahar depresyonu mu dersiniz bu? Geçecektir öyleyse. Biraz zaman tanıyalım o halde. Kaloriferler yanıp da evler tekrar ısınınca, eğer lapa lapa kar da yağarsa geçer.. Bekleyip göreceğiz..
Sevgiyle,
Annesinin kızı