Bir insan ne zaman çocukluğuna veda eder, bilir misiniz? Üniversiteden mezun olup hayatın gerçekleriyle tanıştığında mı? Ebeveynlerinin ne kadar haklı olduğunu ilk farkettiğinde mi? Anne ya da baba olup da o minicik canların sorumluluğunu aldığında mı? Yaşlanıp takma diş kullandığında, torun torbaya karıştığında mı?
Hayır.
Bir insan, annesi bu dünyadan geçip gittiğinde çocukluğuna veda eder!
Annenizin hayatta olması, dizine yatabilme ihtimali, saçınızı okşaması, sırtınızı sıvazlaması çocukluğunuza dönmenin yegâne anahtarıdır. Ve o anahtar annenizle birlikte kaybolur gider.
Ne ailenizin geri kalan bireyleri, ne lise arkadaşlarınız.. Hiç bir şey çocukluğunuza dönmenizi sağlayamaz. Giden gitmiştir. Harikalar Diyarı'ndaki Çılgın Şapkacı gibi söylenip durursunuz, nafile. Çocukluğunuzun hiç dönmemek üzere gittiğini bile bile.
En yakınlarınız kendi şahsi mefaatleri için sizi kullanmaktan çekinmediğinde, karşılarında demirden bir yumruk gibi duran bir anneniz olmadığında, kardeşinize sarılır ve ağlarsınız.
Annenizden kalan diğer parçaya.
Ve insan gözü önünde ağlamıyorsunuz diye sizi eleştiren insanlara inat sessizce kendi başınıza yasınızı yaşamaya devam edersiniz. "Kimse annem olamaz" diye düşünüp durarak.
İşte böyle bir ahval ve şerait karşısında kalacak olursanız öğretmenlerinize koşun, derim. Anneniz olamasalar da annenizden sonraki - annenize en yakın- kişiler onlardır. Size, artık çoktan solmuş ve unutulmuş çocukluğunuzu bir nebze olsun hatırlatabilirler..
Ama uyarayım: Çocukluğunuzu hatırladığınız anda aklınıza ilk gelen şey artık çocuk olmadığınız ve bir daha asla olamayacağınızdır.
Ve annenizin yokluğu her zamankinden daha çok acıtır içinizi. Kalbiniz burulur. Zira, bir insan çocukluğa annesini kaybettiği gün adım atar. Geriye dönüşü yoktur.
Sevgiyle,
Annesinin Kızı